Merhabalar sevgili BYBO okurları,
Bu haftamız, geçtiğimiz haftalara nazaran çok daha güzel geçti. Sanırım artık hepimiz, birbirimize alışmaya başlıyoruz. Joy bebemiz hergün büyümeye ve öğrenmeye devam ediyor. Hâlâ zorlandığımız yerler var, ama köpeklerin bedensel ve zihinsel gelişimleri insanınkinden daha hızlı olduğu için sanırım kendi bebeğimizle yaşayacağımız zorlukların bir kısmını Joy`la bir hayli hızlı yaşıyoruz. Daha ne olduğunu anlamadan zaman geçip gidiveriyor. Ama geçen haftadan itibaren bize yardımcı olan köpek eğitmeninin hakkını vermek gerek.
Geçen haftaki yazımı geçiken regl haberimle sonlandırmıştım. Yazıyı yazdıktan sonra iki gün daha bekledim ve gelen, giden olmayınca eczaneye gidip iki tane gebelik testi aldım. Bu sırada kafamda yüzlerce soru ve içimde binbir çeşit farklı his vardı. Eve geldim, bütün gün Joy`la ilgilenmeye devam ettim ve testi yapmak için neredeyse akşama kadar bekledim. İki çeşit test almıştım; biri adet kanaması gecikmeden yapılan, hassas testlerden; diğeri ise gecikme olduktan sonra yapılan normal olandan. Adetim 4-5 gün gecikmiş olmasına rağmen ben hassas olan testi yapmaya karar verdim. Testi yaptığım ve beklemeye başladığım o bir iki dakikada öyle karman çormandım ki, bir insanın nasıl aynı anda dünyadaki bütün duyguları içinde hissedebildiğine şaşırdım.
Geçtiğimiz Mayıs ayından itibaren grup terapisine gidiyorum. İyi geliyor. Gerçi doktorun dediğine göre asıl ben gruba iyi geliyormuşum. Genel tavrım çok ılımlı, olumlu, neşeli ve hayat doludur. Prensip olarak kimsenin yaşanmışlıklarını ya da acı tecrübelerini küçümsemem. Fakat gruptaki insanlar, genel olarak hep bir tek konu üzerinde konuşup duruyorlar. Belki uzun zamana yayılmış, çözülememiş; ama yine de tek bir konu. Ben uzun süre pek ayrıntılı konuşamadım, zaman kalmıyordu. Genelde her terapide kişiler sırasıyla neden orada bulunduklarını, neler yaşamış olduklarını ve bunlarla nasıl başa çıktıklarını – ya da çıkamadıklarını – anlatırlar. Ben de her seferinde “PTSD`den dolayı buradayım. Kışın dinmeyen migren ataklarım vardı. Şimdi yoklar ve bu yüzden çok iyiyim. Lay lay lom, yihuv!” diyordum. Ben böyle şakıyınca, haliyle üzerinde konuşacak bir konu olmuyordu ve bir sonraki kişinin anlatacakları dinleniyordu. Benim, hikâyemi anlatmam Temmuz sonunu buldu. O gün doktorum en sonunda hikâyemi anlatmamı istedi ve sadece benim anlattıklarım dinlendi, sadece o hikâyelerin üzerine konuşuldu. (Merak edenler için buradaki günlüğümün geçmiş bölümlerini okumalarını, yetmezse bloguma buyurmalarını öneririm).
O gün insanlar, anlattıklarım karşısında uzun süre sessiz kaldılar. Kimse bir yorumda bulunamadı. Fakat doktorumuz, onları mutlaka benim durumum ve hayata karşı olan tavrım üzerine yorumda bulunmaları için motive etti. Sonuç olarak insanlar, onca yaşanmışlıktan sonra hâlâ nasıl bu kadar pozitif ve umut dolu olabildiğimi anlamadıklarını söylediler. Benim cevabım ise; “Her geceden sonra, istisnasız her sabah güneş doğuyor. Bu, bana umut veren bir şey. Ne zaman zor günler yaşasam, doğaya bakıp bunu hatırlamaya çalışıyorum. Ayrıca, hayatım boyunca abuk sabuk şeyler yaşamak ve hep çok üzülmek zorunda kaldım. O yüzden ben, depresyonda kalıp mutsuz olmak değil; mutlu olmak ve sağlıklı bir hayat yaşamak istiyorum. Bir çok kişinin yaptığı en büyük hata, mutluluğu ayaklarına çağırmak. Ama emek vermeden hiç bir şeye sahip olunamayacağını hayat öğretiyor.” gibi bir demeçti. O terapiden sonra Ağustos ayında onlar, Eylül ayında da ben tatildeydim. Önümüzdeki hafta terapilere yeniden başlayacağız. Fakat bu iki aylık aradan önce, tekli görüşmede doktorum psikosomatik kliniğe yatmam gerektiğini bir kez daha vurguladı. Dengeli, sağlıklı ve mutlu bir hayat sürebilmem için bunun mutlaka olması gerektiğini çok kesin bir dille anlattı. Vedalaşmadan önce de, beni grupta tekrar görmek için sabırsızlandığını, pozitif enerjimin gruba çok iyi geldiğini bir kez daha söyledi.
Bali`ye gitmeden önce kliniğe başvurmak için doldurmam gereken form için hiç zaman bulamadım. Malum, gece-gündüz tadilat işlerimizle uğraştık. Fakat en sonunda geçen Pazartesi, sevgilimle birlikte başvuru formunu doldurup postaya verdik. Bu, bana gönderilen ikinci formdu. Haziran ayından beri başvurmamı bekliyorlardı. O yüzden hızlı bir cevap alacağımdan neredeyse emindim. Ama bu kadar hızlı olacağını hiç beklemiyordum. Gebelik testini yaptığım sıralarda klinikten başvuruma cevap mektubu gelmişti. Karar çabucak çıkıvermişti; kliniğe yatmam kesinleşmişti, hem de 5 hafta boyunca ve evimden 300 km uzaklıkta! Peki ben neden kliniğe yatıyorum? Hastalığımın ismi, Travma Sonrası Stres Bozukluğu. Ne olduğunu öğrenmek isterseniz, şurada tek sayfalık, fakat çok anlaşılır bir açıklaması var. Hastalığın belirtilerini şu şekilde sıralamışlar sitede:
Uykusuzluk, kabuslar
Olayla ilgili anıların rahatsız edici biçimde sık sık hatırlanması
Sürekli olarak olayın tekrarlanacağı korkusu ve bu nedenle diken üstünde hissetme
Kolay irkilme
Çabuk sinirlenme
Gelecekle ilgili plan yapamama
Yabancılaşma (başkaları beni veya yaşadıklarımı anlamıyor hissi)
Olayı hatırlatan durumlarda huzursuz olma ve bu durumlardan kaçınma
Haftaya görüşmek üzere,
Derya
Blogumdan izinsiz aldiginiz, yani caldiginiz yazilar icin hakkinizda hukuki islem baslatilmistir. Avukatim sizinle temasa gececek.
ReplyDeleteEren Kaya
Bebek Yapim Bakim Onarim